29 Mayıs 2016 Pazar

Programlanabilir reklamcılık (programmatic) düşündüğünüz kadar karmaşık değil.

Çok değil 30 yıl önce aile fertlerinin tümünün medya tüketimini bir eve günlük giren gazete, haftalık giren dergi ve evin tek kanallı televizyonu (haftada bir gidilen sinemaları ve sokaklardaki panoları bir kenara koyarsak) oluşturuyordu. 30 yıl sonraya, yani günümüze baktığımızda ise manzara şu: özellikle mobil internet bağlantısı sağlayan cihazların hayatımıza daha yoğun şekilde girmesiyle medya tüketimi daha karmaşık bir hale geldi. Sadece bir tüketicinin medya içeriğine ulaştığı birden çok cihaza sahip olması bir yana, artık evdeki her birey kendi ekranları aracılığıyla kişisel tercihlerini tüketiyor. Çoklu cihaz (telefon-tablet-dizüstü) ve aynı cihazda çoklu platform (app-mobil web) gibi alt parçalara ayrılan bu dijital dünyanın gerçek dünya ile bağlantısı da gitgide artıyor. Hiç şüphesiz dijital panolar ve beacon teknolojileri bu entegrasyonun katalizörleri olacak.

Dijital dünyanın sadece günümüzdeki sınırlarını göz önüne alırsak web siteleri ve uygulamalar gibi ticari varlıklar bir yana, medya bileşenlerine baktığımızda içerik siteleri, arama motorları, sosyal platformlar, mesajlaşma uygulamaları ile bunların yanında anlık bildirimler, kısa mesajlar & e-posta gönderimlerinden oluşan ve mobilin daha da çetrefilli hale getirdiği bir dijital pazarlama ekosistemini fark ediyoruz.

Peki hedef kitlelerine erişip onların tercihlerini etkilemek için tüm zamanlarını ayıran pazarlama uzmanları bu karmaşık hale gelen dünyada stratejilerini nasıl hayata geçirecek? Her mesajın doğru kitleye doğru platform formatında doğru maliyetle ulaştığını raporlamak bile ciddi bir mesai isterken bunca planlamayı ve aktivasyonu kim gerçekleştirecek? Üzerine bir de tüm bu stratejiler için özelleşmiş kreatifleri kim hazırlayacak?

Pazarlama / reklamcılık her ne kadar tüketiciye ulaşmayı sağlayan araçların çoğalması nedeniyle gitgide karmaşıklaşsa da teknoloji aslında bize bunun yönetim kolaylığını sağlayacak çözümleri de sunuyor. Programlanabilir reklamcılık (Programmatic) konusuna bu gözle baktığımızda 2017 yılı itibariyle banner reklamcılığı pazarının %70'inden fazlasının neden programlama üzerinden gerçekleşmesinin beklendiğini anlayabiliyoruz. Bizi ismiyle bile ürküten Büyük Veri (Big Data) yerine Basit Veri tanımlamasını kullanabileceğimiz ve bu sayede içgörüleri aksiyona otomatik bir şekilde dökebileceğimiz bir pazarlama dünyası tasviri eminim tüm pazarlama profesyonellerini daha olumlu şekilde motive edecektir.

Programlanabilir reklamcılığın en basit özeti; birçok kaynaktan toplanan veriler / sinyaller, bunların anlamlandırılmasına ve potansiyel müşterilere yönelik daha hedefli kampanyalar kurgulanabilmesine yardımcı bir teknoloji ve tüm medya kanallarının tek elden yönetilmesini sağlayan bir platform. Birkaç teknoloji bileşenini örneklendirecek olursak; gerçek zamanlı (real-time bidding), hedeflere göre otomatiğe bağlanabilir, reklam mesajlarının / kreatiflerinin özelleştirilebileceği (dynamic) bir kampanya yönetim yeteneğinden bahsediyoruz. Her şeyi bir yana bırakırsak yaratıcı örneklerini burada görebileceğiniz gibi birçok farklı özellikteki veri ile reklamcılığın sistematiğini otomatik olarak harmanlayan bir düzenekten bahsediyoruz.


Aslında programlanabilir reklamcılık pazarlama profesyonelleri için çok da yeni bir teknoloji değil. Birçok dijital uzman, yıllardır bu özellikleri Google'ın AdWords reklam programı içerisinde kullanıyordu. Örneğin arama motoru pazarlamasında seçilen anahtar kelimelerin tekliflerinin anlık değişimi, kampanyalara gerçek zamanlı müdahale edebilme olanağı, geri dönüşüm optimize edici aracı, yeniden pazarlama listelerinin yaratılıp kampanyalara eklenebilmesi, görüntülü reklamları otomatik değişen dinamik yeniden pazarlama kampanyalarının kullanımı, firmaların ürün envanterlerinden beslenen kampanyalar yaratabilme olanağı ve daha birçok özellik; programlanabilir reklamcılık konseptini karşılıyor. Günümüzde DoubleClick gibi programlama teknolojilerinin hayatımıza katkısı; mümkün olan tüm yeteneklerin ve yeni geliştirilen özelliklerin birbiriyle uyumlu şekilde kullanılabildiği, pazarlama planının bütünlüklü olarak yönetilebileceği ve fiziksel dünyayı da kapsayan bir entegre çözüm sunmaları veya başka bir ifadeyle iyice karmaşık hale gelen pazarlamayı yönetilebilir hale getirmeleri.

2 Mayıs 2016 Pazartesi

Elon Musk, yeni Steve Jobs mu yoksa Tony Stark mı?

Tamamen elektrikle çalışan ve büyük ölçüde standardize edilmiş modern otomobili piyasaya süren ve ürün satış & dağıtım sürecini neredeyse bir telefon satış sürecine dönüştüren Tesla'nın kurucusu Elon Musk, son dönemin en popüler iş adamlarından biri. Bu yönüyle kişisel bilgisayarları ve cep telefonları dönüştüren Steven Jobs'a benzetilmesi de son derece doğal. Özellikle de henüz ön satışa sunulan yeni model Tesla Model 3'ün 400 bin adede yaklaşan sipariş adedini öğrendikten sonra bu kadar geleneksel bir sektörü ne ölçüde değiştirebildiğini daha da net görmüş olduk. Ashlee Vance'ın Elon Musk'ın biyografisini yazdığı kitabını okuduktan sonra bu, dünyayı değiştirmeye aday kişinin geçmişine ve gelecekteki planlarına dair aklımda kalanları sizlerle paylaşmak istedim.

Elon Musk'ın Tesla kadar zaman, kafa ve para ayırdığı diğer iki projesi ise uzay yolculuğunu ticarileştirmeyi amaçladığı SpaceX ile güneş teknolojileri üzerine kurulu enerji şirketi SolarCity.

SpaceX'in son başarılarından biri uzaya gönderdikleri bir roketi dünya üzerindeki istedikleri noktaya geri indirebilmeleri oldu.

ABD'nin en önemli güneş enerji şirketlerinden olan SolarCity, aynı zamanda batarya teknolojisi gibi alanlarda son dönemde ciddi atılım yapmış durumda.

Elon Musk ismini aslında birçok kişi, kurucularından olduğu dünyanın en büyük dijital para gönderim / ödeme sistemi olan PayPal ile birlikte duydu. PayPal'ın eBay tarafından satın alınması Musk'ın en büyük hissedarı olduğu şirket sayesinde yüzmilyonlarca dolarlık bir servete sahip olmasını sağladı. Tesla, SpaceX ve SolarCity'nin finansmanlarının önemli bir bölümü bu servetten kaynaklanıyor.

Elon Musk'ın PayPal'dan önce kardeşiyle birlikte kurduğu, neredeyse ilk dijital harita (firma bilgi listeleme) servisi olan Zip2, ya da ilk kurulduğu zamanki adıyla Global Link Information Network; Compaq firması tarafından 1999 yılında 307 milyon dolara satın alınmıştı.

Musk, 12 yaşındayken yazdığı bilgisayar oyunu Blaster'ın kodlarını bir dergiye 500 dolara satmayı başarmış (Yıl 1984).

Elon Musk'ın dedesinin kayropraktik alanında Amerika'da büyük bir merkez kurmuş ve kazandığı ciddi servet sonrasında satın aldığı uçakla ailesiyle birlikte Güney Afrika'ya yerleşmeyi tercih etmiş önemli bir girişimci olduğunun altını çizelim.

Günümüzde sermaye piyasalarında, özellikle teknoloji şirketlerinin fiziksel sektörlere dair yatırımları firma değerlemelerine yansımasa da Elon Musk'ın PayPal gibi bir projeden sonra tüm yatırımlarını bu alana yönlendirmesi ve bunda inat etmesi takip edilmesi gereken bir konu. Bakalım Iron Man senaryosunda Tony Stark karakterine ilham verdiği söylenen Musk, filmdeki gibi dünyada tüm insanlığın faydalanacağı bir etki yaratabilecek mi? Bu da Elon Musk'ın Tony Stark ile karşılaştığı anı kaçıranlar için gelsin: